Collocations
Collocations with Make
İngilizce'de sıkça kullanılan fiillerden biri olan 'make,' birçok farklı kelimeyle bir araya gelerek anlamını zenginleştirir ve dilin doğal akışını sağlar. Bu tür kelime gruplarına 'collocations' yani eşdizimler denir ve dil becerilerini geliştirmek isteyenler için önemli bir öğrenme alanıdır. 'Make a decision' (karar vermek), 'make an effort' (çaba göstermek) ya da 'make progress' (ilerleme kaydetmek) gibi ifadeler, gündelik hayatta sıkça karşılaştığımız eşdizimlerden sadece birkaçıdır. Bu yazıda, 'make' ile oluşturulan yaygın collocation’lara göz atacak ve nasıl doğru kullanıldıklarını keşfedeceğiz. 🥳🥳
/ / / / / / / /
Collocations with Make
Make a deal: Anlaşma yapmak
Make a deadline: Bir son teslim tarihine uymak
Make a fool of yourself: Kendini rezil etmek
Make a fortune: Büyük bir servet kazanmak
Make a fuss: Yaygara koparmak, gereksiz yere sorun çıkarmak
Make a mess: Dağınıklık yaratmak
Make a mistake: Hata yapmak
Make a point: Bir noktayı vurgulamak, önemini belirtmek
Make a promise: Söz vermek
Make friends: Arkadaş edinmek
Make fun: Dalga geçmek, eğlenmek
Make do: Mevcut olanla yetinmek, idare etmek
Make a living: Geçimini sağlamak
Make yourself heard/known/understood: Kendini duyurmak/tanıtmak/anlatmak
Make sense: Mantıklı olmak
Make someone’s day: Birini mutlu etmek
Make time: Bir şey için zaman yaratmak
Make believe: gerçek olmayan şeyleri taklit etmek veya hayal etmek
Make or break: ya hep ya hiç
Makes two of us: Aynı durumu paylaşmak, aynı fikirde olmak
Örnek Cümleler
They made a deal to sell the company.
Şirketi satmak için bir anlaşma yaptılar.I managed to make the deadline despite the challenges.
Zorluklara rağmen son teslim tarihine uymayı başardım.Don’t make a fool of yourself at the party tonight!
Bu gece partide kendini rezil etme!He made a fortune investing in real estate.
Emlak yatırımı yaparak büyük bir servet kazandı.Stop making a fuss over nothing!
Hiçbir şey yokken yaygara koparmayı bırak!The kids made a mess in the living room after playing.
Çocuklar oynadıktan sonra oturma odasında dağınıklık yarattılar.I made a mistake by not reading the instructions carefully.
Talimatları dikkatlice okumadığım için bir hata yaptım.She made a good point during the meeting.
Toplantı sırasında iyi bir noktaya değindi.I made a promise to help her move next week.
Ona önümüzdeki hafta taşınmasına yardım edeceğime söz verdim.It’s easy to make friends when you’re friendly.
Arkadaş canlısı olduğunuzda arkadaş edinmek kolaydır.They love to make fun of each other during the holidays.
Tatillerde birbirleriyle dalga geçmeyi çok severler.We’ll have to make do with what we have for now.
Şimdilik elimizde olanla yetinmek zorundayız.He makes a living by working as a freelance designer.
Serbest çalışan bir tasarımcı olarak geçimini sağlıyor.In a crowded room, it can be hard to make yourself heard.
Kalabalık bir odada kendinizi duyurmak zor olabilir.What you’re saying doesn’t make sense to me.
Söylediklerin bana mantıklı gelmiyor.The surprise gift really made her day.
Sürpriz hediye gerçekten gününü güzelleştirdi.You need to make time for your hobbies.
Hobilerinize zaman ayırmanız gerekiyor.The kids love to make believe they are superheroes.
Çocuklar, süper kahraman olduklarını hayal etmeyi çok seviyorlar.This decision could make or break the entire project.
Bu karar tüm projeyi ya başarır ya da mahveder.